30 Kasım 2011 Çarşamba

Wolverine and the X-Men #2 - "Frankenstein Monsters with Flamethrovers. Okay, You Got me."






Cyclops'un takımı ile Wolverine'in takımının birleşmesiyle aramızda kalan süre, bir sayı daha azalmış durumda. Ne zamanını bilemiyorum, neredesini de bilemiyorum ama olacağını biliyorum, ve Regenesis kapsamında çıkan her dergi bizi bu hedefe biraz daha yaklaştırıyor.









Wolverine'in ekibini ilk sayının sonunda bıraktığımızda yeni okul ilk 23.sayfayı tamamlamadan başına bir sürü bela sarmış durumdaydı; okulun açılışı için New York Eğitim departmanından gelen -aslen mutant düşmanı olan- kontrolörlerin kaotik bir ilk gün ile karşılaşmaları; Beast dahil olmak üzere kimsenin gününde olmaması; tüm bunlar Wolverine'in boynundaki kravattan daha fazla canını sıkarken bir de olaylara yeniden doğmuş -yaş ortalamarı sebebiyle bunu rahatlıkla söyleyebiliriz herhalde- Hellfire Club'ın da dahil olmasıyla herşey tamamen bir panayır havası almış, okul amiyane tabirle -yıkılmaya- başlamıştı.

Bu sayı, ilk sayıya nazaran daha ilginç gelişmelere gebe. Hellfire'ın katılımıyla tam bir fiyaskoya dönen ilk gün, ilginç silahlarla daha da tuhaf bir hal alıyor; gökten yağan Frankenstein'lar'ın flamethrover'ları arasında hiç beklenmedik bir kahraman yükseliyor; bugüne kadar hemen hemen herkesin "en işe yaramaz X-Men" olarak nitelediği, orjinal takımda ne aradığı bir türlü anlaşılmayan, Wolverine'in "Artık bir adım olsun öne çıkıp etkileyici bir şeyler yapmalısın" dediği eski dostumuz Bobby Drake. Bu sayı itibariyle, Bobby'nin X-Men'in son yirmi yılındaki en büyük anını yaşadığını söylememiz abartı olmayacaktır herhalde. Ayrıca bu yükselmenin Uncanny X-Force hikayesi olan The Dark Angel Saga'ya da bir selam çaktığı gözlerimizden kaçmadı.

Selam derken, hikaye de zaten X-Men tarihinin karanlık dönemlerinden birine selam çakarak sonlanıyor; el freni çekilmiş bir araba gibi etrafınızda dönüyorsunuz.

Wolverine and the X-Men, 2.sayısı itibariyle umut verici bir seri olabileceğini ispatlama yolunda ilerliyor. Yeter ki herşey Wolverine üzerine kurulmasın, tüm sorumluluk Logan'ın omuzlarına yüklenmesin. X-Men, karakter açısından çok zengin bir havuz; Beast, Rachel, Bobby ve Kitty gibi "street-smart" ya da daha yere yakın karakterler kullanılırsa X-Factor'un dedektiflik sıkıcılığında olmayan bir versiyonuna sahip olabiliriz.

Son olarak şunu söyleyeyim; Chris Bachalo'nun tarzına alışmamın mümkün olmadığını artık kabul etmiş durumdayım. Ne Wolverine'i ilk dönem Bilbo illüstrasyonları gibi çizişine alışabiliyorum, ne de iç içe kullandığı panellerine. Hemen hemen herkesi "dikenli" çiziyor olması ise en büyük kabusum herhalde. Wolverine and the X-Men'i okurken bu yüzden çok zorlanıyorum, ve ilk sayıya göre daha hareketli olan 2.sayıyı okurken belki de bu yüzden seriden çok hoşlanmadığıma emin oldum. I hate Chris Bachalo, kendisinin büyük bir "Superstar" olduğu için bu dergiyi bir kaç ay çizerek başkasına bırakmasını diliyorum.


29 Kasım 2011 Salı

Yeni 52'de neler oluyor! - Red Lanterns #1






Sinestro Corps War'ın sonlanmasına yakın günlerde Ganthet diğer duyguları temsil eden güçlerin de mevcut olduğunu söylediği an, ne kadar heyecanlandığınızı hatırlıyor musunuz?










Yeni 52'de neler oluyor! - Grifter #1







Wildstorm evrenini kapsamlı bir şekilde takip edememiş olmak en büyük ayıplarımdan biri herhalde. Image evreninden ayrıldıktan sonra kendi başına yayın hayatına devam eden Wildstorm evreninin bir kısmı , 52 ile de DC Comics'in Multiverse'indeki paralel evrenlerden biri olarak gösterilmişti.







Yeni 52'de neler oluyor! - Green Lantern : New Guardians #1






Ortadoğu'da petrol biter, Avrasya havzasında doğalgaz biter, Kaddafi rejimi bile bitti ama DC Comics'in birbirinden ilginç karakterleri bir türlü bitmiyor. Bunlardan biri de Kyle Rayner isimli arkadaşımız, bahtsız mı desek, şanslı mı desek, kendisi hakkında nasıl bir tanımlama yapmamız gerekli bir türlü bulamadık.








Yeni 52'de neler oluyor! - Batman and Robin #1






Batman and Robin, yola çıkış anı itibariyle Grant Morrison'un Bruce Wayne dışında kimsenin gerçekten Batman olamayacağını farketmesiyle başlamış bir seriydi. Morrison bunun ardından "Acaba birini bunu denerken görsek bu eğlenceli olmaz mıydı?" diye geçirdi, ve Dick Grayson'u hedef tahtasına oturtarak 2009'un en iyi serilerinden biri olan Batman and Robin vol.1'i başlattı.








28 Kasım 2011 Pazartesi

Yeni 52'de neler oluyor! - Batwoman #1





Bir karakter düşünün; sırf başka bir karakter eşcinsellik suçlamasıyla karşı karşıya kalmasın diye ona eş olarak yaratılmış, bahtsızlık konusunda çığır açan tüm çizgi roman kahramanlarından daha zor durumlarda kalmış, daha sonraları bu suçlamalar güncelliğini yitirince tarihin çöp tenekesine gönderilmiş. Daha sonra yıllarca hatırlanmamış,
 kırk küsür sene sonra ana karakterin yokluğunda tekrardan kendisine sahnede yer bulma şansını edinmiş. Daha sonra, herşey yolunda giderken, serisi birden bire iptal edilip, farklı bir karakter olarak tekrar başlatılmış.





Fantastic Four #600 -"Bir çok giden memnun ki yerinden.."





Jonathan Hickman ilginç bir yazar, bir konu üzerinde yıllarca çalışıyor, uğraşıyor, ince ince ipliklerden dev gibi heykeller inşa ediyor; bunların tümünün ortaya serildiği zirve noktasında ise aslında o ana kadar gerçekleşen herşeyin büyük bir hazırlıktan ibaret olduğunu görüyorsunuz. 28.sayısı ile müthiş bir final yaparak sonlanan Secret Warriors'da da bu vardı, özetle sürekli bir paranteze alma durumu var Hickman'ın hikayelerinde, okuduğunuz her hikayenin daha büyük bir hikayenin parçası olduğunu hissederek devam ediyorsunuz.






25 Kasım 2011 Cuma

Şemsiye Akademisi - Kıyamet Senfonisi - "Her şey uçan bir atomik dirsek darbesi ile başladı."






Nihayet, aylardır burada cart curt ediyoruz, ara sıra "Olsa ne güzel olurdu yea" diye hayıflanıyoruz; kısmette bugünleri de görmek varmış!










Gerard Way'in yayınlandığı 2008 senesinde çizgi roman alemlerini karıştıran, En iyi Limited Seri dalında 2008 Eisner Ödülünü kazanan hikayesi Umbrella Academy, nihayet Türkçe olarak son derece kaliteli bir baskıyla yayınlandı, biz de bir ay kadar önce sabır ve sükunetle yaptığımız ön siparişimizin meyvesi olarak hem dergiyi, hem de JBC yayıncılığın ön sipariş hediyesi olan posteri adresimize kadar teslim aldık. Eşimin de approval'ını alan posteri asacak yer seçmeye çalışıyorum şu sıralar, bu tarz nazik hareketleri Türk Çizgi Roman yayıncılığında daha sık görmek istiyoruz, hemen buradan konuyu dürtelim.



Şemsiye Akademisi, atomik bir dirsek hamlesiyle eşzamanlı olarak dünyaya gelen çocuklar içerisinden seçilen yedi tanesinin maceralarını anlatıyor; kendisini dünyaya iyiliksever bir milyoner olarak tanıtan Monokl tarafından evlatlık edinilen bu çocuklar; dünyayı kurtarmak gibi ulvi bir amaçla daha kundaktayken karşı karşıya geliyorlar.

Kimden? Bunu, bir solukta okuyacağınız Kıyamet Senfonisinin en büyük gizemi olarak görmeniz bence çok büyük bir hata olur; çünkü aslında olayın dokuz kat gofret gibi damağınızda tat bırakan kısmı küçük ayrıntılarda, arkada sürekli sizi dürtmekte olan kasvetli post-steampunk atmosferde ve Gabriel Ba'nın çizimiyle küçük sevimli adamlar olarak yansıtılan tüm hikaye kahramanlarında gizli. Ağız tadınızı kaçırmadan ufak bir ipucu verelim, uzaya gönderilen maymunlar, mekanik uzay gemilerine sahip zombiler, dünyada kılık değiştirmiş vaziyette dolaşan maymunlar; Umbrella Academy sizi öylesine tuhaf bir dünyanın içerisine sokup, bu dünyanın içerisinde geçirdiğiniz zamanın farkına varmadan dolaşmanızı sağlıyor ki, kitabı elinizden bırakırken bu keyfin devam edip etmeyeceğini sorgulamaya başlıyorsunuz.

Merak etmeyin, Gerard Way sattığı mamule fabrika güvencesi veriyor; Umbrella Academy'nin 2.volume'i sayılan The Umbrella Academy : Dallas çoktan yayınlandı, ve Kıyamet Senfonisinin satış rakamlarıyla ilgili kulağıma çalınanlar onun da türkçeye çevrilmesinin çok gecikmeyeceğini söylüyor. Onu da okuduktan sonra, eminim siz de dünyadaki tüm UA fanları gibi The Umbrella Academy : Hotel Oblivion'un bir an önce yayınlanması için sabırsızlanmaya başlayacaksınız.

İlk başta bahsettiğimiz baskı konusuna tekrar değinerek bitirelim özet yazımızı, Şemsiye Akademisi'nin baskısı Türkiye'de çizgi roman anlamında yapılmış en incelikli işlerden biri, yukarıdaki sayfada gördüğünüz Yerel Gazete başlıklarını ve çevirisini incelemek, kitabı elinize aldığınızda ağırlığını hissetmek bile size neden bahsettiğimi açıklayacaktır. Artık bize düşen, okuduktan sonra arkamıza yaslanıp tadını çıkarmaya devam etmek; ve JBC'nin bundan sonra çıkaracağı çizgi romanlarda aynı kaliteyi devam ettirmesini ummak. Dünya, böyle olduğu müddetçe daha güzel bir yer olacaktır.

24 Kasım 2011 Perşembe

Yeni 52'de neler oluyor! - Batman - The Dark Knight #1






İlginçtir, DC Comics'in en çok iş yapan ve en bilinen markası olmasına rağmen, insanların yaptığı yorumlar yeni 52'deki Batman çizgi romanlarının çok da başarılı olmadığı yönünde ilerliyor. Bence, çok yüksek beklentiler sonucunda ortaya çıkıyor bu durum.









23 Kasım 2011 Çarşamba

Yeni 52'de neler oluyor! - All Star Western #1








Kimler Western seviyor? Kimlerin çocukken aşık olduklari Winchester tüfekleri oldu? Kimler plastik at ve kovboy oyuncaklarıyla ters çevirilmiş küçük kovalardan oluşan kaleleri işgal etti?








Avenging Spider Man - "When I Say Run, You Ask "How Far?"






Kim derdi ki, bir gün gelecek de okurlarımızla paylaşmak istediğimiz, takip etmelerinin eğlenceli olabileceğini düşündüğümüz bir Spider Man dergisi çıkacak karşımıza. Hayat sürprizlerle dolu sevgili dostlarım, ve bu sürprizler nadiren de olsa Peter Parker'ı da içerebiliyor.









22 Kasım 2011 Salı

Captain America #1 - "Old Friends, Old Habits."






Bazı şeylerden aldığımız haz, gerçekten hiç değişmiyor değil mi? Güzel bir kitabı tekrar okumak, sevdiğimiz yönetmenin yeni filmini -eleştiri yağmuruna tutulmuş olsa da- keyif alarak izlemek, herkes "Bu herif adam olmayacak" dese de ailenizin en favori tutunamayan üyesiyle koyu bir sohbete girmek gibi; bazı şeylerden alınan keyif hem nitelikten, hem de orjinallikten kaynaklanmıyor.







Yeni 52'de neler oluyor! - Stormwatch #1





Yeni 52'de Superman/Batman döngüsünü kırmaya çalışıyorum, yayın politikaları da buna imkan verecek şekile geniş olduğu için okuyabilecek/inceleyebilecek ilginç dergilere rastlıyoruz : Stormwatch da bunlardan biri.











21 Kasım 2011 Pazartesi

Nabız 666 - En Heyecan Verici Çizgi Roman Anları 14 - "Too Fuckin' Bad."

Mikrofonlarımız "gizli servis" çizgi romanlarına yeni bir soluk getiren başarılı Jonathan Hickman serisi Secret Warriors'un sondan bir önceki sayısı Secret Warriors #27'de; uyarıyorum, aşağıdaki içerik ağır spoiler ihtiva etmektedir. Ama Nick Fury'nin aşağıda yer alan 24 ayar ayarını okumayı çok istiyorsanız, Secret Warriors serisine geç kalmış sayılmazsınız; 

Wolverine and the X-Men #1 - "So What in the Hell Am i Doing Here?"





Schism sonrasında Regenesis adı altında yeniden doğan X-men dergilerinden ikincisi Wolverine and the X-Men , aynı isimle 2009 Ocak ayında başlayan 26 bölümlük bir animasyon da bulunması manidar; Wolverine'in "highlight" edildiği bir X-men dergisi editörlerin hayallerini uzun süredir süslüyor olsa gerek. Wolverine, Wolverine : Origins, Wolverine : The Best There Is, X-Force, Uncanny X-Force, emin olun Logan'ı bir çubuğa takıp Hot dog standlarında sergileyerek bile amerikalılara satabilirsiniz. Tabii biraz dip sosla birlikte. (George Carlin'e de buradan rahmet dileyelim tekrardan)





17 Kasım 2011 Perşembe

Kalem Efendileri - Mike Deodato

Dark Avengers gibi görselliği zirvede bir seriyi var eden, Secret Avengers gibi sıkıcı bir dergiyi okunabilir kılan Mike Deodato, Incredible Hulk'un 2.sayısı için bir kapak hazırlamış; Marvel Comics'in 50.yılı vesilesiyle. Böyle olunca biz de kendisinin Kalem efendisi sıfatını teslim edelim dedik, gecikmiş bir hareket oldu belki ama; hiç vermemekten iyidir.

Basit, ve bir o kadar da etkileyici. Deodato, piyasadaki en iyi çinicilerden biri bence.

Kayıp Hazine Avcıları - Deadpool Pulp

Popülerliğinin zirve yaptığı ve her dergide göründüğü dönemlerde -bir süreliğine- kendisinden tiskinmiş de olsam; Deadpool'un favori Marvel karakterlerimden biri olduğunu söyleyebilirim. Her türlü senaryoda boy gösterebilmeye açık geçmişi ve potansiyeliyle başlangıç noktasında basit bir Deathstroke kopyası olduğunu bile unutturabiliyor, ve yerle yeksan olmuş dördüncü duvarın üzerinden uykunuzda saydığınız koyunlar gibi bir oraya bir buraya zıplayarak geçiyordu. Neredeyse Wolverine'den daha iyi bir Healing Factor'e sahipti, ve öldürülmesi çok ama çok zordu. Okurken gülümsemenizi sağlıyordu; henüz neredeyse tamamen bir parodi haline dönüştürülmediği dönemlerde bile komikti.

Yeni 52'de neler oluyor! - Aquaman #1


DC'de doğduğuna, doğacağına pişman olmuş başka bir kahramanımız da Aquaman (ne kadar çoklar, değil mi?) . Bu güzel abimizin başına neler gelmedi ki; bir eli koptu, daha sonra önce bir kancayla, sonra sudan bir elle idare etti. Öldü, dirildi, tam iki elini de kullanabilen bir insanın tüm avantajlarından faydalanabiliyor, taharat filan alabiliyordur diye seviniyorduk ki tekrar elini kaybetti. Çoluğunun çocuğunun başına gelenlerden ise hiç bahsetmiyorum, DC'nin çok hardcore davrandığı bir karakter Aquaman. DC Vs. Marvel serisinde Namor'u üzerine dev bir balina düşürerek yenmesi bile keyfini yerine getiremedi, o derece sıkıntılı bir karakter.


Ama artık, gün yeni DC evreninin günü, ve Aquaman'ın bu makus talihinin değişeceğine yönelik derin hislere sahibim!

Yeni 52'de neler oluyor! - Men of War #1

Sgt. Rock DC'nin uzun süre boyunca ekmeğini yediği bir Joe Kubert karakteri, Kubert'in DC Comics'in Wonder Woman patronu ve savaş dergleri uzmanı Robert Kannigher ile birlikte yarattığı bu karakter Nick Fury'ye de ilham kaynağı olmuş olabilir; tek bir farkla :

 
Nick Fury savaşı aşıp günümüze kadar gelmenin bir yolunu buldu; ama Sgt. Rock alternatif hikayeler ve başka zaman dilimine atlayan öyküler dışında hep 2.Dünya Savaşının içinde kaldı. İlk olarak 1959'da ortaya çıkan bir karakterin 50 sene kadar aynı savaşta savaşmış olması DC'ye "Yeter ulan" dedirtmiş olacak ki, yeni başlayan Men of War serisinin ilk sayısında Astsubay Çavuşumuzu Onbaşı olarak bir Call of Duty - Modern Warfare ortamında görüyoruz. Ee, trend bu; insanlar bunun hem oyununu deli gibi oynayıp hem de tüm uyarlamalarına sahip çıkarken DC'nin bu treni kaçıracağını düşünmek delilik olurdu herhalde.

Men of War serisi de tam olarak bunu hedefliyor olsa gerek, modern savaşın popüler kültür üzerindeki etkisini kullanıp eski bir karakterin kabuk atmasını sağlarken , aynı zamanda video oyunu çağı nerdlerini de sağmayı planladılar belli ki . Ama olmuyor, yemiyor.





Elimizde bize hiçbir şey vermeyen bir ilk sayı var, belki de Sgt.Rock'ın geçmişinin bambaşka bir atmosferde yazılmış olmasından kelli karakterlere ısınamıyor, Garth Ennis'in Battlefields serisini okumuş bir insansanız olaya dahil edilen Superpowered/Supernatural elementleri çocuksu buluyorsunuz. En azından benim için öyle oldu.

Bir de bu saydıklarım ile Navy Seals adıyla derginin arkasına eklemlendirilmiş düz ve sıradan Amerikan propaganda hikayesini birleştirirseniz, seriyi okumak için ilk sayı size hiçbir şey vermezken; okumamak için bir iki bahaneniz oluyor.

"E peki madem bu kadar sıkıcıydı, niye hakkında bir yazı yazdın?" derseniz, siz okuma zahmetine boşuna katlanmayın diye cevap verebilirim. Kötü. Vakit kaybı.

Yeni 52'de neler oluyor! - Green Arrow #1





Green Arrow'u sever misiniz? Son bir iki yıl içerinde başına gelmeyen kalmayan -tüm parasını kaybetti, şehrinin yarısını kaybetti, oğlunun yarısını kaybetti, torununu kaybetti, itibarını kaybetti- bu güzide kahramanımızı düşününce , aklına ister istemez aşağıdaki karşılaşma gelen herkes; DC Comics sizden Oliver Queen'e yeni bir şans vermenizi istiyor. Ve bizden ilk olarak şu iki notu düşmemizi rica ettiler - Dan DiDio dün gece münasebetsiz bir saatte bizzat aradı- ; Hayır, Green Arrow'un iyi arkadaş olmaları dışında Green Lantern ile bir alakası yok. Hayır, Green Arrow bir yüzük takmıyor.

16 Kasım 2011 Çarşamba

aşağıda bi soruda birisi black adamla cp marvel'ı sormuş ve sende cevap olarak 52 serisinden bahsetmişsin. 52 serisinde o bahsettiğin blac adamın kafa tutma olayı hangi sayılarda onu söylermisin,bütün 52yi okumayayım :D

Yemin ederim çok tembelsiniz, öleceksiniz tembelliğinizden. 52 çok güzel bir seri ya, neden okumuyorsunuz ki? Öyle çıt çıt çıt okunuyor gidiyor; ben bir ara Hardcover'ını arabanın arka koltuğunda gezdiriyordum.

Her neyse, bu noktadan başlarsanız bir b.k anlamazsınız ama yine de söyleyeyim, Black Adam'ın yardırdığı World War 3 52 #50'de başlıyor.

Ask me anything

Marc Millar "old man logan"ı devam ettiricem ama marveldeki babalara bi sormam lazım demiş zamanında. Bi gelişme yok hala galiba? "point one" da öyle bi tüyo yok. (sukullaci)

Yani o mevzu olursa Point One gibi büyük bir event halinde değil, Old Man Logan gibi yan proje bazında vuku bulur zaten. Ha, Wolverine hakkındaki herşeyi öğrendik sayılır zaten, bir de diğer arkadaşların ( özellikle Fantastic Four ve Avengers ekibinin) başına neler gelmiş, bunları da Miller'ın ağzından dinlesek şahane olur tabii ki. Umarım görebiliriz böyle şeyler, Miller Superior ya da Nemesis gibi şeylerle uğraşmak yerine bu tarz işlere yoğunlaşsa. Çocuk çok akıllı ama tembel, ne yaparsın.

Ask me anything

İyi bayramlar öncelikle, bu X-Men Legacy de ne anlatılıyor biliyormusun?

İyi bayramlar güzel kardeşim, yanaklarından hasretle öpüyorum.

X-Men Legacy, bildiğimiz Chris Claremont X-Men dergisinin devamı niteliğinde sürmekte olan bir seriydi; yani X-Men olarak sürüyordu; Messiah Complex sonrasında beyninden vurulmuşa dönen Charles Xavier'in kendisini toparlama ve karakterini tekrar bir bütün yapabilmek için geçmişteki hatalarını gözden geçirme sürecini anlatırken adı X-Men : Legacy'ye döndü.

Bu "aftermath" süreci tamamlandıktan sonra da seri bildiğimiz X-Men camiası içerisinde yanda kalan kişilerin oluşturduğu ekiplerin hikayelerini anlatan izlenmesi çok keyifli bir hal aldı, Magneto, Rogue, Legion, Dr.Nemesis ve Storm zaman zaman seriye konuk olarak sazı eline alıyor. Tabii Prof.X'de aynı şekilde devam etmekte.

Ask me anything

Abi john constantine artık jl dark'taymış. Bu ekibin özelliği ne acaba toplanma amaçları falan?

İnanmayacaksınız, oturdum sizin için yazı yazdım.

http://secret-invasion.blogspot.com/2011/11/yeni-52de-neler-oluyor-justice-league.html

Ee, bir terazime tıklarsınız artık.

Ask me anything

Yeni 52'de neler oluyor! - Justice League Dark #1






Uzuuun aralar veriyor olsak da -Ee, bu hayatta gerekli olan hemen hemen herşeyi bilmemize rağmen biz de insanız, şaşırtıcı değil mi?- hiç kapanmayan sol gözümüz çizgi romanların üzerinde gezinmeye devam ediyor; Sauron gibi yağmayacak bir parça bulduğumuz an affetmiyoruz.

15 Kasım 2011 Salı

Forumlarda JBC Yayıncılık Deadpool yayınlayacağını duyurdu , Yorumların nedir ? Altından kalkabilirler mi ? En Sevdiğin Deadpool serisi hangisi ? Ha bide herkez sorup duruyor Deadpool'un neredeyse her aapakta elinde taşıdığı kuru kafa nedir ?

Evet, bu konu hakkında dün akşam konuştuk kendileriyle hatta. Güzel tercih bence, Deadpool dünyada son bir kaç yıl içerisinde inanılmaz popüler olmasına rağmen türkiye'de hiç türkçe yayınlanmadı. Her türlü iş yapacaktır, tabii Deadpool MAX'e girmedikleri müddetçe. MAX'i kimse basmaz, birileri bassa bile kimse almaz, hadi birileri aldı diyelim; kimse okuduğunu anlamaz.

Ama Suicide Kings ya da Secret Invasion ile başlayan son Deadpool volume'ü çok keyifli olabilir bence. Bana kalırsa Cable and Deadpool'a kadar bile yolu var ama, bu insanların işi bana kalmadığı için batmıyor tabii.

O kuru kafa Deadpool'un başka bir evrendeki zombi versiyonunun kafası, Wilson da onu yanında taşıyor işte Deadpool Corps. serisinden beri. Bana kalırsa o seri de büyük yazıştır mesela.

Ask me anything

Abi formspring soruları hariç bıraktın mı yazmayı, Blog'da bi tek sorular var, altevren'de de senin yazıların yok?

Bayram öncesi bir iki yazı yazdım fırsat bulduğum anlarda, onun dışında oturup yazmaya çok vaktim olmuyor. Soru cevaplayabiliyorum ancak iş arasında, şimdilik bu kadarıyla idare etmek durumunuda kalıyorum. Çizgi roman da okuyamıyorum doğru düzgün.

Evet, böyle olunca altevren'e de uzatamıyorum elimi, yeni haliyle çok güzel, çok profesyonel bir site oldu ama bizde hımbıllık var işte.

Ask me anything

Frank Miller'ın "Occupy Wall Street" karşıtı hakaret dolu blog yazısı için ne düşünüyorsunuz?

Frank Mİller'ın Holy Terror ile birlikte şüphelenmeye başladığım doğrultuda artık aklını tamamen kaçırdığına inanıyorum. Belki OWS hareketine bakışı içerisinde bir takım doğrular yer alıyor olabilir; ama bunları ifade ediş şekli -ki hadi şeklini geçelim- ve ifade ettiği Amerika'nın savaş içerisinde olma hali dünyaya artık rasyonel bakmadığını gösteriyor.

Nerede TDKR'da otoriteyi paramparça eden adam, nerede Holy Terror'u yazan, fikirlerini aşağıdaki şekilde ifade eden adam :

"I employ propaganda in HOLY TERROR as such. Without apology.

Let’s keep in mind that, back in the forties, Superman punched out Adolf Hitler. Or that the O’Neil/Adams Green Lantern/Green Arrow series in the seventies was a left-wing screed that climaxed with Jesus strung up on the head of a jumbo jet. Subtle stuff, all of it.

Come on. Propaganda is rampant. News objectivity is a twentieth-century myth. We only complain about propaganda when we don’t agree with it.

3000 of my neighbors were murdered. My country was, utterly unprovoked, savagely attacked. I wish all those responsible for the Atrocity of 9/11 to burn in hell.

I’m too old to serve my country in any other way. Otherwise, I’d gladly be pulling the trigger myself."

Bunları yazan adam zaten bırakın OWS'i , hiçbir eyleme sağlıklı bir şekilde bakamaz bence.

Ask me anything

Abi bu bizim Magneto'yu Erik Lensherr olarak bildik ne oldu da bu adamın adı birden Max Eisenhardt oldu?

2.Dünya savaşında toplama kamplarından kaçtıktan sonra, sığındığı dağ köyünde kalabalık içinde kızı Anya'nın olduğu evi yaktıktan sonra, bildiğimiz adıyla Magnus'un güçleri kontrolsüz bir biçimde kendini gösteriyor, kalabalığı tamamen , köyün de bir kısmını yokediyor.

Bunun ardından saklanmak için kaçtığı yerlerde kullandığı bir isim Erik Lensherr, aslında gerçek ismi Max Eisenhardt. Bizim tam tersi olarak biliyor olmamız türkçe olarak yayınlanan ilk X-Men hikayesi olan X-Men #1'de Erik Lensherr olarak geçmesinden kaynaklanıyor olabilir.

Ask me anything

internette dolanırken bir herif gördüm. Max Faraday. kimdir ne güçleri var iyi mi kötümü merak ettim şimdi.

Max Faraday Wildstorm'un Divine Rights serisinin kahramanı olan bir pizza dağıtıcısı. Tıpkı Preacher'da olduğu gibi bir gün kendisini ilahi güçlerle iç içe buluyor, ve ardından olaylar gelişiyor tabii. Bulunuz, okuyunuz; keyifli bir seridir; çok da uzun değil.

Ask me anything

DC Universe: The Stories of Alan Moore'u okudun mu? Almaya deger mi?

Bu bahsettiğiniz hardcover haliyle bütününü okumadım ama, içinde yer alan Killing Joke, Mogo Doesn't Socialize, For the Man Who Has Everything ve Whatever Happened to the Man of Tomorrow? gibi hikayeleri okudum. Alan Moore'un üslubunu seviyorsanız, bu kitabı elinizde tutmak bile size büyük mutluluk verecektir.

Almaya değer mi demişsiniz, şu an için para harcamaya bu kitapdan daha layık başka bir şey göremiyorum mesela, bir kaç sipariş verecektim; vermedim, boş boş bakıyorum.

Ask me anything

14 Kasım 2011 Pazartesi

Bilmeyenler için adres de verelim.Zafer Plaza'nın oradaki YKM'nin yanından yukarı doğru çıkıyorsunuz.Pirinç Han'a girince soldaki ilk merdivenden yukarı sizi iki tane çizgi romancı karşılıyor. Senin Bursayla bağın ne burada mı okudun :)

Eveet, bursa'daki bu güzide çizgi romancımızın adresini blog'da da yayınlayalım hemmen.

Evet, ömrümün dört yılını Görükle-Ataevler-FSM Bulvarı üçgeninde çürütmüş bir insanım. Bursa, ikinci memleketim sayılır.

Ask me anything

Bucky Barnes'ın vücudu organik değil sanırım değil mi?

Organik'ten kastınız köy gübresi, dağlarımın kekiği, temiz hava tarzı bir kafaysa onu bilemeyeceğim; ama Barnes'in sağ kolu dışında vücudunun tamamı normal insan vücüduyla bire bir aynı.

Ask me anything

Irredeemable gibi gözümüzden kaçan boom'dan veya başka stüdyolardan çıkan başka şahaserler var mı bildiğin?

Incorruptible var, Irredeemable'nin spin-off'u gibi olsa da çok ayrı bir kafada ilerliyor. Zaten birini okuyorsanız diğerini de okursunuz, önümüzdeki ay iki dergi kafa kafaya gelecek.

Ben henüz gereken ilgiyi gösteremedim ama Stan Lee'nin Boom için yarattığı karakterlerden Soldier Zero, The Traveler ve Starborn oldukça iyi yorumlar aldı, belki onları da kurcalayabilirsiniz.

Bunlara ek olarak Blade Runner'ın aslını oluşturan Philip K.Dick hikayesi "Do Androids Dream of Electric Sheep?" uyarlaması ve Die Hard : Year One da bana göre iyi kotarılmış dergilerdi, bir göz atmakta fayda olabilir.

Bunun dışında ben inatla Atomic Robo diyorum, siz buna ne diyorsunuz bilemiyorum:

http://secret-invasion.blogspot.com/2011/06/farkl-tatlar-4-atomic-robo.html

Ask me anything

4 Kasım 2011 Cuma

Yahu bu sari darede vil kim? Sari daredevilmi olurmuş yahuu

Daredevil'in ilk kostümü sarı zaten, Daredevil #7 ile birlikte bildiğimiz kırmızı kostüme dönülüyor.

http://www.coverbrowser.com/covers/daredevil

Ask me anything

Summers Soy Ağacı

Bu aralar o kadar çok soru geliyor ki " Ya bu Summers / Grey Ailesinde kim kimin çocuğu acaba?" diye, buradan toplu olarak cevaplamak istedim. Efendim, elimizde şöyle bir soyağacı var;

Gördüğüm kadarıyla tabloda bir hata yok, o yüzden gönül rahatlığıyla üniversite ödevlerinizde; bitirme tezlerinizde, arkadaş ortamlarınızda kullanabilirsiniz.

3 Kasım 2011 Perşembe

oyunda nasıl ekleniyo bi bilgim yok:D bnmkide msterrible ve mrterrible sen eklersen daha iyi olur:)

oyunda nasıl ekleniyor bilmiyorum, bu benim verdiğim isim psn network için geçerli.

Ask me anything

Uncanny X-Men #1 - "We cannot tolerate any longer."




Yep, çok büyük bir heyecan dalgasıyla olmasa da beklediğimiz sayılardan biriydi Uncanny X-Men #1. Açık konuşalım, bir çoğunuz ciddi anlamda uyuz olduğu Scott Summers'ın Schism'in sonunda ölmemiş oluşuına kızgın, ve yeni seriye yeni bir umut olarak bakıyorlar. Benim içinde olduğum grupsa geçen yıl gerçekleşen yeni X-Men serisi faciasını (vampirli seri) unutmuş değil, o yüzden temkinli yaklaşıyoruz. (biz kaç kişiyiz?)







Abi valla maus'un yeni baskısından haberim yok ben Gözlem Gazeteciliğin çıkardığı cilti aldım edisyon falan gayet güzel olmuş aslında bir kaç tane daha graphic novel basabilseler iyi olurmuş

Benim bahsettiğim şu;

http://rob389.com/metamaus-art-spiegelman/dp/tr/11/9780670916832

Ask me anything

denk gelirsek seve seve kapışırız :D

Kapışmayız, döverim. : ) Emrearif bu arada benim psn ismim, ekleyiniz itinayla.

Ask me anything

evet kötü oldum:D iyi bi karakterde açtım eşantiyondan. ama kötüyü daha çok sevdim:D tavsiye ederim kötü senaryoyu oynamanı. hero tarafın en hoşuma giden yanı watchtower'da gezme kısmı oldu :)

Serde paladin'lik var, ben herhalde iyi olurum. Sağda solda gezerken görürsem de ağzınızı burnunuzu kırarım; buradaki hukukumuz sizi kurtarır diye sevinmeyin yani.

Level 5'siniz değil mi, ben yarım saate olurum bence level 5.

Ask me anything

Hoca Steve Rogers'ı anladım da Nick Fury ne iş oda mı süper insan. Onun hakkında hiç birşey bilmiyorum biraz aydınlatsan bizi...

http://www.formspring.me/secretinvasion/q/248372240507223728 Bıyrın.

Ask me anything

ben beğendim biraz ama level alma işi çok yavaş ilerliyo 4-5 saat oynadım ve en fzla 5 lvl oldum:S doctor fatele kapışıyorum ve adam beni sürekli yeniyo uyuz oldum oynamıyorum :D

Dr. Fate büyü temelli bir karakter, fiziksel hasar vermeye çalışın, o da olmazsa curse spell olarak ana avrat küfür edin, belki işe yarar.

iyi de, Dr. Fate iyi bir karakter, siz onunla niye kapışıyorsunuz? Yoksa kötü adam mı oldunuz?

Ask me anything

Event hakkında soru devamı niteliğinde... Diyelimki serimizde X-Men 76 olsun, event başladı o zaman X-Men hedehödö event 5lemesi olup sonra X-Men 77 diye mi devam ediyor? Yoksa 77-81 arası X-Men de event oluyor sonra 82 ile mi normale dönüyor?

Şimdi o iş şöyle oluyor;

X-Men 76'da bir event başlıyor, X-Men 77'de 2.bölümü, Uncanny X-Men 100'de 3.bölümü, "Event Adı #1"'de 4.bölümü, X-Men 78'de 5.bölümü, X-Force 3'te 6.bölümü, "Event Adı #2"'de 7.bölümü yayınlanıyor.

gibi gerçekleşiyor. Ama bu her zaman böyle olmak zorunda değil; bunun altını çiziyorum. Minik bir X-Men eventi sayılabilecek Schism 5 sayı sürdü, ve sadece Schism adlı dergide geçti, herhangi bir X-dergisine sıçramadı. Event'in büyüklüğüyle orantılı olarak olaya bulaşan dergi ve sayı sayısı da artmakta.

Bakın, eklediğim fotoğraf popüler Spider Man eventi Spider İsland'ın checklisti. Hikayenin hangi sayılarda ilerlediğini yazmışlar, okuyunca daha iyi anlayacaksınız.

Bari soru sormadan önce üye olun da, aynı yüzü olmayan adamla konuşuyormuşum gibi olmasın...

hiç villian olmasına rağmen yaptıkları yüzünden la bu herif aslında iyi lan dedirten bildiğin villianlar varmı.

Olmaz mı , Magneto böyledir mesela. Çoğu böyledir, ben tamamını izleyemedim ama Avatar : The Last Airbender ile ilgili olarak bir arkadaşım, "Abi dizide bir kötü karakter var, hikayesini izlesen ağlarsın" demişti ki bu arkadaşım pek öyle ağlayabilecek kadar bünyesinde barındırmamaktadır.

Bu da modern dönemdeki kötü adam algımızı çok güzel özetliyor; artık hiçbir karakter ilk dönem türk sinemasında ya da 20. yüzyıl başı çizgi romanlarında olduğu gibi sadece siyah ve beyaz değil; hepsinin grileri, kırçılları mevcut.

Kaldı ki, bu durum çizgi roman senaristleri için de daha kolay geliyor olmalı; çünkü bir insanın sadece keyif için kötülük yaptığını kurgulamak, belli bir amaç ya da motivasyonun peşinde kötü davranışlar sergilediğini kurgulamaktan daha zor. Düşünün, Joker ile ilgili bir hikaye mi daha teknik yazılmalıdır, Maxvell Lord hakkındaki bir hikaye mi?

her özelliği ele aldığında(güç,karakter,yürek vs) sence cyclops mu logan mı?

Bu konu biraz tartışmalı aslına bakarsanız. Bundan iki yıl önce sormuş olsaydınız; hiç süphesiz Logan derdim.

Ama Cyclops'un geçirdiği -daha doğrusu geçirmek zorunda kaldığı - değişim gerçekten göz yaşartıcı, Xavier ile tanıştığı andan itibaren hep yönetme güdüsü üzerine çalışılmış bu genç adam, kendisini hiç istemediği bir noktada buluverdi : dünya üzerinde bir avuç kalmış -çoğunluğu da çocuklardan oluşan- , insanlar ve otorite tarafından sürekli lanetlenmiş bir ırkın savunuculuğunu, ve koruyuculuğunu üstlenmek.

Yanlış anlamayın, burada "istemediği bir nokta" derken savunuculuktan bahsetmiyorum; bunu çocuklarla yapmak zorunda kalmasından bahsediyorum. Bunu Messiah Complex'te de gördük, Second Coming'de de, hatta tüm X-Force serisi ve Schism'de de : Scott Summers'ın mutant ırkının geleceğini sağlama alma ideali ile arasına asla yeteri miktarda ceset giremez. O , bu dönüşümden itibaren yüz küsür senedir bir katil olarak yaşayan Logan'dan çok daha zalim, ve çok daha güçlü olmak zorunda.

Bu yüzden, ben artık Logan'ın değil Scott'un arkasındayım.

Bari soru sormadan önce üye olun da, aynı yüzü olmayan adamla konuşuyormuşum gibi olmasın...