30 Kasım 2011 Çarşamba

Wolverine and the X-Men #2 - "Frankenstein Monsters with Flamethrovers. Okay, You Got me."






Cyclops'un takımı ile Wolverine'in takımının birleşmesiyle aramızda kalan süre, bir sayı daha azalmış durumda. Ne zamanını bilemiyorum, neredesini de bilemiyorum ama olacağını biliyorum, ve Regenesis kapsamında çıkan her dergi bizi bu hedefe biraz daha yaklaştırıyor.









Wolverine'in ekibini ilk sayının sonunda bıraktığımızda yeni okul ilk 23.sayfayı tamamlamadan başına bir sürü bela sarmış durumdaydı; okulun açılışı için New York Eğitim departmanından gelen -aslen mutant düşmanı olan- kontrolörlerin kaotik bir ilk gün ile karşılaşmaları; Beast dahil olmak üzere kimsenin gününde olmaması; tüm bunlar Wolverine'in boynundaki kravattan daha fazla canını sıkarken bir de olaylara yeniden doğmuş -yaş ortalamarı sebebiyle bunu rahatlıkla söyleyebiliriz herhalde- Hellfire Club'ın da dahil olmasıyla herşey tamamen bir panayır havası almış, okul amiyane tabirle -yıkılmaya- başlamıştı.

Bu sayı, ilk sayıya nazaran daha ilginç gelişmelere gebe. Hellfire'ın katılımıyla tam bir fiyaskoya dönen ilk gün, ilginç silahlarla daha da tuhaf bir hal alıyor; gökten yağan Frankenstein'lar'ın flamethrover'ları arasında hiç beklenmedik bir kahraman yükseliyor; bugüne kadar hemen hemen herkesin "en işe yaramaz X-Men" olarak nitelediği, orjinal takımda ne aradığı bir türlü anlaşılmayan, Wolverine'in "Artık bir adım olsun öne çıkıp etkileyici bir şeyler yapmalısın" dediği eski dostumuz Bobby Drake. Bu sayı itibariyle, Bobby'nin X-Men'in son yirmi yılındaki en büyük anını yaşadığını söylememiz abartı olmayacaktır herhalde. Ayrıca bu yükselmenin Uncanny X-Force hikayesi olan The Dark Angel Saga'ya da bir selam çaktığı gözlerimizden kaçmadı.

Selam derken, hikaye de zaten X-Men tarihinin karanlık dönemlerinden birine selam çakarak sonlanıyor; el freni çekilmiş bir araba gibi etrafınızda dönüyorsunuz.

Wolverine and the X-Men, 2.sayısı itibariyle umut verici bir seri olabileceğini ispatlama yolunda ilerliyor. Yeter ki herşey Wolverine üzerine kurulmasın, tüm sorumluluk Logan'ın omuzlarına yüklenmesin. X-Men, karakter açısından çok zengin bir havuz; Beast, Rachel, Bobby ve Kitty gibi "street-smart" ya da daha yere yakın karakterler kullanılırsa X-Factor'un dedektiflik sıkıcılığında olmayan bir versiyonuna sahip olabiliriz.

Son olarak şunu söyleyeyim; Chris Bachalo'nun tarzına alışmamın mümkün olmadığını artık kabul etmiş durumdayım. Ne Wolverine'i ilk dönem Bilbo illüstrasyonları gibi çizişine alışabiliyorum, ne de iç içe kullandığı panellerine. Hemen hemen herkesi "dikenli" çiziyor olması ise en büyük kabusum herhalde. Wolverine and the X-Men'i okurken bu yüzden çok zorlanıyorum, ve ilk sayıya göre daha hareketli olan 2.sayıyı okurken belki de bu yüzden seriden çok hoşlanmadığıma emin oldum. I hate Chris Bachalo, kendisinin büyük bir "Superstar" olduğu için bu dergiyi bir kaç ay çizerek başkasına bırakmasını diliyorum.


Hiç yorum yok: