17 Ağustos 2010 Salı

Farklı Tatlar 2 - Fell



Çizgi romanın farklı tatlarını keşfettiğimiz yazı dizimizin ikincisiyle yeniden birlikteyiz.


Bu izdivaç programı girişinden sonra sözü daha fazla uzatmıyorum, ve hemen başlıyorum. Bu seferki çizgi roman, İngiliz çizgi roman yazarları arasında Alan Moore ve Neil Gaiman'dan sonra belki de en çok tanınan isim olan Warren Ellis'in "Fell" adlı eseri.

Richard Fell adlı bir detektifin başından geçen olayları takip ettiğimiz "Fell"in en güzel özelliği, içinde geçtiği şehrin mükemmel atmosferi. Eğer Batman'de karakterlerden çok Gotham şehri ilginizi çekiyorsa, olaylardan çok olayların içinde geçtiği ortama kafayı takıyorsanız, Fell sizin için mükemmel bir seçim olacaktır.


Bahsettiğim bu atmosfer, şiddet ve deliliğin bir saniye bile eksik olmadığı Snowtown şehrinden kaynaklanıyor. Fakirlik, çeteler, uyuşturucu, cinayet ve daha nice suçun arasında tam bir kaos yaşanıyor bu şehirde. Şehirde yaşayanlar mı? Kimi tam anlamıyla çaresizliğe sürüklenmiş, kimisi de bir savunma mekanizması olarak aksi, paranoyak ve sinirli bir hale gelmiş. Tabi şehrin bu baskın, karanlık ortamında çıldırıp şehrin bu halini daha da kötüleştiren, bir başka deyişle şehri bir kısır döngüye dönüştüren insan sayısı da hiç az değil.

Delilik ve paranoya nedeniyle işlenen suç sayısı, işlenen suçların büyük bölümünü oluşturuyor. Çaresizlikten büyü, sihir gibi şeylere güvenip kötülükleri kovucu grafitiler yapmak gibi masum suçlardan, koruyucu etkisine inanıldığı için anne karnındaki bebekleri çıkarıp saklamak gibi hastalıklı suçlara kadar pek çok şeye neden oluyor Snowtown'un bu atmosferi.

Yeri gelmişken biraz da teknik özelliklerden bahsedeyim, çizimler tam bu karanlık atmosfere uygun şekilde yapılmış. Çoğu zaman binalar ve insanlar puslu çizilmiş, arka plan çok net değil. Aydınlık renkler pek fazla kullanılmamış, tam bir noir film havası yakalanmış yani. Serinin çizeri Ben Templesmith, 30 Days of Night'ın çizeri aynı zamanda, karanlık çizimlere çok da yabancı olmayan bir çizer.

Gelelim Richard Fell'e. Aslında çok olağanüstü bir karakter değil Fell. CSI tarzı dizilerde gördüğümüz "yalnız ama işini çok iyi yapan" dedektif karakteri. İnsanların sakladıkları şeyleri, hareketlerinden ve çevrelerindeki eşyalardan bulan, dikkatli ve korkusuz bir eleman. Aslında çok daha sevecen ve rahat bir şehirde çalışsa da, öğrenmediğimiz bir sebepten ötürü Snowtown'a geliyor ve burada işini büyük bir ciddiyetle yapmaya başlıyor. Yine de, çok benzersiz, çok değişik bir karakter değil. Kısacası, karakterin özelliklerinden çok atmosferin ve Ellis'in yazımı nedeniyle müthiş bir çizgi roman Fell.

Beni özellikle mest eden bir başka özellik daha var bu seride -ki günümüz çizgi romanında artık pek görmediğimiz bir özellik bu. Olaylar tek bir sayıda olup bitiyor, "Daha önce ne okumam gerekirdi?" "Şimdi lank diye orta yerinden atlasam anlar mıyım" diye düşünmeden, rahat rahat okuyabiliyorsunuz.

Marvel ve DC'nin yüzer sayıdan oluşan crossover'larından sonra ilaç gibi bir şey bu. Yine de, bu hikayenin tek boyutlu ve basit olduğu anlamına gelmiyor tabi. Örneğin neredeyse her macerada karşımıza çıkan sapık bir rahibe tipi var. Fell bir türlü onu tutuklamak için sebep bulamıyor, ama önemli bir karakter olduğunu anlıyoruz, tabi bu anlayışımız seri devam etmediği için çok önemli değil şimdilik.

Serinin neden devam etmediğine gelince, sekiz sayıdan oluşan Fell, aslında "ongoing" bir çizgi roman olarak planlanmış. Fakat Warren Ellis'in bilgisayarı çöktüğünde, Fell'in gelecek sayılarının senaryoları da kaybolmuş. Bu nedenle Ellis yeniden yazmaya girişmiş bu sayıları, ve yeniden yeteri kadar senaryoya sahip olduğunu hissettiğinde tekrar başlayacakmış.

Daha fazla uzatmayayım, gerçekten güzel bir çizgi roman serisi Fell. Atmosfer, çizimler ve yazım stili birbirine gayet iyi uymuş. Marvel ve DC'nin taytlı dünyasından biraz soluklanmak ve farklı bir şeyler okumak isteyenler için ideal bir seçim olacaktır.

Hiç yorum yok: