19 Mart 2010 Cuma

Siege #3 - "Bir tanrı öldürmek yerine, tanrıların yaşadığı bir şehri yıkmayı tercih ettim.. Pişman değilim.."

Siege #3 yayınlandı, Marvel Comics'in bu "çok beklenen" ve "fan-favorite" olduğu iddiası içerisindeki event'inde işler gittikçe karışıyor, beklenmedik sürprizler birbiri ardına gelirken Brian Michel Bendis bizi hiç ummadığımız olaylarla şaşırtmaya devam ediyor...
...Diyebilmeyi gerçekten isterdim, neticede bildiğiniz üzere ben bir Marvel fanıyım. Ama hiç heveslenmeyin, yok böyle birşey. Siege, üçüncü sayısının yayınlandığı şu günlerde; Ares'in harcanmış olmasını çıkartacak olursak (Ki nerede okuduğumu hatırlamama rağmen çok doğru bir tespit hatırlıyorum, o da Ares'in o esnalarda ortalıkta bulunmayan Thor'un yerini tutabilmek için mainstream'e çekilmiş tanrı kontenjanından bir karakter olduğu; ve görevini doldurup Sentry'nin ortadan kaldırılmasına çanak tutabilmesi için öldürüldüğü yönündeydi) filler bir seri olmaya devam ediyor. Bildiğiniz üzere 2.sayının sonunda Steve Rogers'ın kalkanını Norman Osborn'un yüzünden yansırken görmüş, baya bir şenlenmiştik.

Bu sayı da bu tokat ile açılıyor, kahramanlar binlerce H.A.M.M.E.R ajanı ile Asgard'lı tanrıların savaştığı bir ortama bir Quinjet vasıtasıyla kimseye çaktırmadan gelip (çünkü bizim Helicarrier dediğimiz alet o esnada Spor Toto sonuçlarını tahmin etmekle meşgul - Obama'nın sayının ortalarına doğru Helicarrier'in vurulması emrini bu yüzden verdiğini düşünüyorum, o savaşın ortasında heyula gibi uçan bir nane ortama çıkartma yapan o gemiyi farketmiyorsa hiçbir b.ka yaramıyordur diye düşünmüş olmalı) Norman, Venom ve Moonstone'un beline beline odunu veriyorlar. Sentry nerede acaba derseniz, o arada aşağıda göreceğini üzere yeni hobisiyle meşgul;


Daha önce kendisini saldığına şahit olduğumuz Void, bu sayıda bambaşka bir şekilde ortaya çıkıyor , mesela aynı gün yayınlanan Dark Avengers #15'te eski bildiğimiz (Shadows and Tentacles) haliyle yer alırken, bu sayıda tamamen Cthulhu şeklinde çizilmiş. Bu aradaki tuhaflık da Bendis'in devamlılık problemi olarak varlığımıza armağan oluyor; tarihe not düşelim. Biz böyle dengesizlikleri Jeph Loeb'den beklerdik genellikle, Bendis bizi şaşırtıyor.

Neyse efendim, sonrasında ne oluyor dersiniz? Evet, Iron Man bir çantanın içerisine sığan eski mi eski kostümüyle geri dönüyor, 2.Dünya savaşı günlerinden kaldığı tahmin edilebilecek kostümüyle Norman Osborn'un 2009 yapımı zırhını hackleyip, onu hareketsiz ve zırhsız kılıyor. Daha sonrasında tabi ki veriyorlar odunu, veriyorlar odunu; eminim Spider-Man'ın yumruğuyla tüm Dark Reign mazlumlarının yağları erimiştir;

Norman'ın yeşillenmiş olması ise kesinlikle kusacak olmasından değil, Green Goblin kişiliğinin böylesine geri dönmüş olmasını ben iki sebebe bağlıyorum; Ya Dark X-Men'de Green Goblin'in Norman'ın zihninde artık serbest kalması böyle bir sonuç doğurdu, ya da bu tamamen Loki'nin manipülasyonları sonucunda olan bir şey. Artık her neyse, Norman kahramanlar tarafından yere seriliyor ; Asgard'da onun son emrini büyük bir keyifle dövmekte olduğu Thor'u bırakıp gerçekleştiren Sentry/Void/Cthulhu tarafından  ;

Evet, adam koca şehri yıkıyor, gerçi Thor'un bir anlık gazıyla havada süzülen bir şehir fikri bana her zaman tuhaf gelmişti ama, böylesine kolay yıkılacağını da tahmin etmiyorduk. Tabi bu şehrin yakınındaki kasabanın üzerine düştüğünü gösteren Teaser'lar da yayınlanmıştı ama, öyle bir şey farketmedim ben. Yani boş alana düşüyor gibi değil mi, aşağıdaki teaser öyle değildi işte;


Son sayfa itibariyle de ekibimiz Sentry'nin karşısında buluyor kendisini, geri kalan herşeye de dördüncü ve son sayıda tanıklık edeceğiz herhalde.

Şunu söyleyeyim, şu andan itibaren bu serinin itibarını major karakterlerden birini daha kesmeden (hatta ikisini, çünkü Sentry'nin ölüm ihtimali çok yüksekken Siege sonrası yayınlanacak One-Shotlardan birinin adı Siege : The Fallen, Sentry'ye bir Fallen yayınlayacaklarını tahmin etmiyorum ) kurtaramazlar, o yüzden dördüncü sayının oldukça kanlı geçeceğini tahmin edebiliriz. Ben Secret Invasion #8 tarzı bir final bekliyorum.

Serinin mantık hataları da Berk'in bir alttaki yazısının yorumlarında haldır haldır tartışılıyor zaten, ben sayıya iki verdiğimi bildirir, konu hakkında söyleyecek herhangi bir şeyi olan herkesi oraya davet ederim.

Öeah.

Hiç yorum yok: