3 Ağustos 2011 Çarşamba

Naziler untermenschleri yok edip ubermenschleri egemen kılmak isterken Magneto Auschwitz toplama kampındaki esirlerden birirydi. Sonra Magneto ya ne oldu da homo sapiensleri hakir görüp homo sapiens superior ları sapienslere hükmetmesi gerektiğini düşündü

Bu durum ciddi bir paradoks olarak görülebilir, biz yine de konuyu biraz açıp içine bakmaya çalışalım.

Uncanny X-Men #1'in yayınlandığı 1963 yılına bakacak olursak, Çizgi Romanlarda Golden Age'in tüm hızıyla devam etmekte olduğunu görüyoruz. Bu dönemin karakteristik özellikleri arasında iyi ve kötü arasında son derece net çizgiler olması, ve -cinsiyet ya da ırk anlamında- ayrımcılığın henüz aşılmaması olduğu söylenebilir. Golden Age çizgi romanlarının hiçbirinde ayrıntılı karakter betimlemeleri yoktur, derinlemesine ayrıntılandırılan iç dünyalar bu dönemde Amerika Çizgi Roman endüstrisinde kendisine yer bulamamıştır. Grinin varolmadığı bir periyottan bahsediyoruz, örnek verecek olursak X-Men ne kadar beyazsa, Magneto da o kadar siyah ve iki boyutlu olarak resmedilmiştir. X-Men koşulsuz "iyi" kahramanlardan oluşan bir ekipken -ki Jean Grey'in aralarına katıldığı kısımlarda yaşanan cinsiyet bağnazlığı rahatsız edici boyutlarda ilkeldir- Magneto ise daha ilk sayıdan dünyayı nükleer silahlarla yok etmeye çalışan barbarik bir kötü adam portresinden ibarettir.

Kendisine ayakları yere basan bir Origin hikayesi bahşedilmesi , bundan çok sonralara denk geliyor. Magneto, daha doğrusu Eric Lehnsherr Nazi kamplarında kaybettiği ailesinin ardından günlük hayata adapte olmaya çalışan bir mutantken, eşine -ve doğmak üzere olan çocuğuna- gösterilen bir nefret eylemi karşısında kendisini tutamayarak orta ölçekli bir yıkıma yol açar. Holocaust'un ardından bu noktaya kadar temiz bir hayat yaşayan Lehnsherr, bu noktadan itibaren sıradan bir insanın sahip olacağı tüm ahlaki yargıları Nietzsche'ci bir soğuklukla kenara koyarak hayatını insan ırkını yoketme güdüsü üzerine inşa eder. Bu noktada Holocaust'tan kurtulabilmiş bir varlığın başka varlıkları alt ya da üst şeklinde nasıl konumlandırabileceğini, bu motivasyonu nasıl kazanabileceğini öğrenebileceğimiz bir açıklama gelmiyor; mantıken Erik'in Magneto olarak varlığını manifest ettiği dönemde Nazi'lerin ve mutant düşmanlarının aşağı yukarı aynı zihinsel bakış açısına sahip insanlar olduklarını, ve Nazi'lerin deneyip başaramadığı teşebbüsü mutant düşmanların denemesine bile fırsat verilmemesi gerektiğini düşündüğünü tahmin ediyoruz.

Yani burada Magneto'nun sahip olduğu "kötücül" içgüdü herhangi bir felsefi temele oturtulmadan biraz havada kalıyor, vaktiyle kendisinin mağduru olduğu bir eylemin tekrarlanmaması için o eyleme yapabilecek kapasitede "kötü" gördüğü varlıkların koşulsuz ve şartsız bir şekilde ortadan kaldırılmasının gerekliliğini savunuyor. Siyaset bilim tarihinde Magneto'nun yaptığı şeyin motivasyonu, terör eylemi motivasyonu başlığı altında incelenen eylemlere çok benziyor, bu da bahsettiğim Golden Age yansımasından ileri geliyor olabilir.

Son dönemlere baktığımızda da Çizgi Roman okurlarının karakterlerin arkasında daha fazla şey görme taleplerinin sonucunda çok daha incelikli nitelendirmelerle karşılaşıyoruz, son dönem Magneto'su yaptığı hatayı kabul ederek tövbe etmiş, Mutant Irkının bekasını ondan daha cevval bir şekilde savunduğuna inandığı Cyclops'a biat etmiş bir yaşlı adam olarak çiziliyor. Ve evet, hala Mutantların insan ırkından daha üstün olduğuna inanıyor.

Umarım kafamdakini açıklayabilmesi açısından işe yarar bir metin olmuştur.

Ask me anything

Hiç yorum yok: