Kahramanların Çağı Başlıyor!

Ve uzun süreli bekleyişin sonunda, Marvel'ın son crossover'ı Siege de sona erdi. Bugün çıkan dördüncü sayısıyla biten Siege, yine okurları şaşırtacak büyük bir sürpriz yapmadan yerini yeni "büyük olay" Heroic Age'e bıraktı.

Detaylara girmeden, yazının henüz okumayanların okuma zevkini yok etmek amacıyla hazırlandığını, bu nedenle dikkatli olunması gerektiğini hatırlatayım.



Siege 4, çok fazla sürprize gebe olmasa da, belki de bir tek sürpriz barındırıyor: Loki'nin taraf değiştirmesi!

Zaten son sayı da bu olayla başlıyor. Asgard'ın harabeleri içerisinde yürüyen Loki, yaptığı planın kendi evini yok ettiğini ve tamamen yanlış gittiğini görünce, bir anda "N'aman Tanrım, ne yaptım ben!?" moduna geçerek, Odin'e yalvarıyor. Bu saatten sonra Odin'e, Zeus'a yalvarsan ne yazar diye düşünebilirsiniz, yanlış! Loki'nin pişmanlığını gören Odin, üvey oğlunun dualarına cevap veriyor ve ona "Stones of Norn" adlı egzantrik taşları gönderiyor.

Loki de bu taşları, artık tamamen Cthulhu'ya bağlamış olan Void'le savaşmaları için kahramanlara gönderiyor. Bu taşların gücüyle gaza gelen kahramanlar,  Void'e saldırıyorlar tüm güçleriyle. Thor'un olimpik rekor kırarcasına fırlattığı Mjolnir, bu kırmızı, siyah oluşum haline gelmiş yaratığı delip geçiyor. Daha sonra Captain America'nın kalkanı da ikiye bölüyor Void'i. Son olarak da Loki bizzat dalıyor olaya. Fakat bu sırada, Void "Taş maş bana işlemez birader!" diyor, Stones of Norn ile birlikte kendisine saldıran Loki'yi de öldürüveriyor. Hakkında ne derseniz deyin, bu çocuk Tanrı öldürme işinde çok iyi!

Loki'nin son sözleri "I'm sorry brother" oluyor bu arada. Sen git Osborn'la ittifak kur, dünyanın içine et, Asgard'ın yok olmasında rol oyna, sonra "brother". Neyse, kahramanlarımızın taş power-up'u da böylece sona eriyor, Void zayıflamış da olsa hala ayakta.

Thor Void'i bir yıldırım tufanı içinde boğmaya çalışırken, Captain America (Steve) Norman'ı buluyor ve ona Sentry'yi nasıl kontrol ettiğini, onun aslında ne olduğunu soruyor. Norman "Angel of Death" diye cevap veriyor. Yüzü artık Goblin'in yüzüne dönüşmüş olan Norman bunu sayıklamaya devam ederken, Iron Man (filmi çıktı ya, biraz hava lazım elemana) H.A.M.M.E.R'ın Hellicarrier'ını dev bir mermi gibi kullanmak suretiyle Void'in üstünde parçalıyor (yandaki resim).

Ve oluşan devasa kraterin üzerindeki duman bulutu dağılırken oraya doğru yürüyen kahramanlar, Cthulhu'ya bağlamış Void'i değil, çıplak bir şekilde yerde yatan Robert Reynolds'ı görüyorlar.

Robert ilk önce bütün bunları ben mi yaptım diye soruyor, sonra da kahramanlara "Beni öldürün" diye yalvarıyor. Thor bu isteği reddetse de, tekrar kontrolü eline alan Void ona saldırmaya çalışınca çekici kafasına geçirdiği gibi bizi bu embesil, gereksiz, abartılı, tipsiz, Superman klonundan; Marvel'ın yüz karası lanet olası karakterden kurtarıyor.

Osborn ve yandaşları yakalanıyor, yargılanmalarına karar veriliyor. Steve ve Bucky savaş alanının ortasında buluşuyorlar, ve Steve tek bir Captain America olması gerektiğini, onun da Bucky olacağını söylüyor. Bir sonraki sahnede, Beyaz Saray'da; Nick Fury, Tony Stark ve Norman Osborn'dan sonra, ülkede güvenliği sağlama görevinin Steve Rogers'a verildiğini görüyoruz. (H.A.M.M.E.R'ın kapatılacağını öğreniyoruz ama S.H.I.E.L.D ile ilgili bir şey söylenmiyor)

Rogers bu görevi yapacağını -ancak sadece kendi yöntemleriyle yapacağını söylüyor. Bir sonraki sayfada da, koca harflerle "Superhuman Registration Act Thrown Out" yazısını minnetle okuyoruz. İçimizin yağları eriyor, mutlu oluyor, Tony Stark'ın olduğu sayfalara dönüp hareket çekmenin dayanılmaz hafifliğini yaşıyoruz.

Son sayfalarda ise, tüm kahramanları Avengers Tower'ın üzerinde, birbirleriyle konuşurken görüyoruz. Tony Stark uzun bir konuşmaya başlarken, Thor ve arkadaşları geliyor, Asgard ve Dünya'nın sonsuza dek müttefik olduğunu, istendiği anda da Avengers'a yeniden katılacağını ilan ediyor. Yedi yıldır sonuçlanmasını beklediğimiz bu olaylar zinciri, Steve Rogers'ın Thor'a verdiği cevapla bitiyor:

"Güzel, çünkü bir sonraki aşamada hepinize ihtiyacım olacak"