3 Eylül 2013 Salı

Mağara Duvarındaki Delik

Çizgi Romanlardan aşina olduğumuz süper kahramanlar yaşadığımız dünyada varolsalar, bunun nasıl etkileri olurdu diye sık sık düşünüyorum bu aralar, eminim siz de aynı konu üzerine kafa yoruyorsunuzdur. Şöyle kafamdaki bir silkelemek istedim neler var neler yok diye; uzun süredir de yazı yazmadığım malumunuz, pratiğimi kaybettiğime eminim. Bu nedenle sizi biçem ve içerik açısından mutlak butlan ile sakat bir yazıyla karşıya karşıya bırakacağım, şimdiden özür dilerim.

Ayrıca aşağıdaki modellemeyi modern "süper kahraman" kavramı üzerine inşa ettiğimi de belirteyim, Golden Age ya da Silver Age kahramanlarının günümüzde yer alması hem süper, hem de kahraman fikirlerinin karşısına birer oksimoron olarak dikilirdi herhalde.




  • Bir kere küresel ölçüde ciddi bir enflasyon problemi yaşardık. Yıkılıp yeniden inşa edilen şehirler, milyarlarca dolar harcanarak üretilmesine rağmen ego problemi yaşayan sorunlu insanlar tarafından kullanılıp haşat edilen ekipmanlar, gidip de yekpare geldiği hiç görülmemiş dev uzay gemileri; bunlar monopoly parası ile yapılmıyor tabii ki. Central Bank Man diye bir kahraman da hiç duymadık bugüne kadar, gerçi Bruce Banner'ın enflasyon ve resesyona ilişkin kalıcı bir çözüm üzerinde çalıştığı bir dönem olmuştu ama o da akamete uğradı, kendisini tekrar adam dövmeye verince ortaya net bir çalışma çıkmamıştı.  Neticede ödediğimiz vergilerin önemli bir kısmı abuk subuk sebeplerle çıkan kavgaların neticesinde doğan zararların karşılanması için harcanırdı, bu kesin. Gerçi bu zararın bir kısmı kahraman fikri üzerine kapitalizmin inşa edeceği ekonomi ile karşılanırdı ama, bu küresel para talebinde oluşacak büyük kazığın kime saplanacağı gerçeğini değiştirmiyor.
  • Bir süre sonra herkes süper kahraman ideasının , aslında ilk aşamada düşünüldüğü gibi hoş bir fikir olmadığını düşünmeye başlayacaktır. Oymakbaşı benzeri karakterler olan Superman ve Captain America'yı bir kenara ayırın, geriye kalan kahramanların çoğu sürekli tokuştukları kötü adamlardan daha farklı ruh hallerine sahip değiller; Batman'in Joker'e göre, Tony Stark'ın Mandarin'e göre daha duru bir bilince sahip olduğunu kim söyleyebilir? Ayrıca gelin kabul edelim, kimse etrafında kendisinden daha güçlü -zaman zaman kadir-i mutlak mertebesinde- varlıklarla yaşamayı sindiremez, sindirse dahi bu konuda kıskançlık temelli davranışlar geliştirmemeyı kolay kolay başaramaz. Ben her gün işe gitmek için bir saat yol gideceğim, akşam dönüşte bu süre bir buçuk saati bulacak; her yere uçarak giden Superman bacağımı pişik yapan boxer lastiğimi periyodik olarak gevşetse bile yaranamaz bana. Kıl olurum, muhatap olursak garanti laf sokarım. 
  • Bunların hepsinin aklı başında adamlar olmadığından bahsetmiştik değil mi? Bir de içlerinde bulunacak çürümeye ve yozlaşmaya hazır olanların oranını düşünün isterseniz. "İyi" karakterlerinin iyiliklerinin sınırsıza yakın olduğu, kötülüğe kayanların dahi en nihayetinde içlerindeki sesi dinleyerek doğru yolu bulduğu çizgi roman evrenleri hakkında Hobbes'un ne düşündüğünü kestirmek çok kolay. "Öyle şey olur mu la?" İnsan doğası itibariyle dallarını gökyüzüne uzattığı kadar, köklerini de yerin dibine, karanlığa uzatan bir varlıktır, kahramanların bundan farklı bir gelişim sergilemesi için radyoaktif birer mümin tarafından ısırılmaları gerekir; örümcek tarafından değil. Siz gerçekten Peter Parker gibi bir adamın kuru gazeteci maaşıyla -o da bordrolu da değil, sözleşmeli- geçinebileceğini, en azından geçinmeyi deneyeceğini düşünüyor musunuz? Bu ülkede "bal tutan barmağını yalar yeğenim" diye bir deyiş yok mu, Peter Parker o kadar parmağı olmasına rağmen bir tekini bile yalamayacak mı sanki? Elbette ki yolsuzluğa karışacaklar, elbette ki bünyelerine yenilecekler, elbette ki size ya da bana bir noktada bir zararları dokunacak.
  • Beyonce'un düşündüğünün aksine dünyayı kadınlar yönetmiyor, bunu hepimiz biliyoruz. Tek kutuplu düzleminden çıkan dünyanın ne kadar kaotik algoritmalarda döndüğünü, nasıl hassas dengeler üzerine inşa edilmiş bir uluslararası toplumda yaşadığımızı düşünün, ve etrafınızda bu dengeyi bir anda tersyüz edebilecek binlerce insanın uçtuğunu, koştuğunu, ışınlandığını hayal edin. Nasıl bir dünya düzeni kurulurdu, kurulabilir miydi, bu düzen içerisinde bir an bile varolmak isteyen devletler -ya da büyük şirketler, varlığını sürdürebilmek için döndürdüğü dev çarkı her geçen gün büyütmek zorunda olan tüm faşizm eğilimli yapılar- süreci kendi lehlerine döndürebilmek için nasıl işler çevirirlerdi düşünebiliyor musunuz? Tüm gizli kimlikler öğrenilmez, tüm zayıf karakteri süper kahramanlar şantaj ya da tehdit benzeri yöntemlerle bir kutuba bağlanılmaya çalışılmaz, her bir kahraman için her bir yapı tarafından ortadan kaldırmaya yönelik raporlar hazırlanıp bu raporlardaki yöntemler zaman zaman uygulanmaz mıydı? Bu ve benzeri çabaların kahramanların -zaten çok zor bir dengede durmaya çabalayan- psikolojilerine nasıl etkiler yapacağı kısa bir akıl yürütmeyle izah edilebilir; Mark Waid Irredeemable'da bunu anlattı zaten. Sonuç, koca bir yıkım olacaktır.
  •  Organize yapılar tarafından ciddi bir süreç yönetimiyle ele alınan "Süper Kahraman Tehditi" bu işle başa çıkabilmek için oluşturulan yapılar tarafından takip edilmeye başlardı. Nasıl belli başlı tüm İstihbarat örgütlerinin küresel sisteme potansiyel tehdit sayılan tüm ülkelerde süreç yönetim çabaları varsa, buna benzer işlevlere ve farklı hedeflere sahip bu organizasyonlar etrafta göreceğiniz tüm süper kahramanları koyun sürüleri gibi gütmeye başlardı. Bir sabah uyandığınızda Beşşar Esad'ın küle dönüşmüş olduğunu, Hollande'ın koltuğunda kendisine sunulan raporları okurken ofisiyle birlikte Mars yüzeyine ışınlanmış olduğunu, ABD'nin Suriye'ye müdahale etmek için bekleyen tüm kuvvetlerinin otuz saniye içerisinde isimlerini dahi unutmuş moronlar haline geldiğini görürdünüz. Bir sonraki gün de çöp tenekelerinde, çöllerde, katı atık tesislerinde kimliği belirlenemeyen süper kahraman cesetleri bulunduğunu. İlluminati ya da Reptilian Invasion benzeri komplo teorilerinin yerlerini neler alırdı düşünsenize.

Süper kahramanlar gerçekten aramızda yaşıyor olsaydı, Dünya ne yazık ki Ultimate Marvel evreni olamazdı.

Watchmen evreni de olamazdı.

Bunca yıldır bu işe kafa yoruyorum, en yakın ihtimal bana göre şu.

Süper kahramanlar gerçekten aramızda yaşıyor olsaydı, bizim hikayemizi The Boys anlatırdı.


Diyeceğim odur ki, Ennis'in bu serisine henüz başlamamış olanlarınız varsa vakit kaybetmeye devam etmesinler, dünyaya ilişkin en ilginç ve sürükleyici alternatif tarih hikayelerinden biri The Boys'da yazılıyor.


Hiç yorum yok: