31 Aralık 2009 Perşembe

Skandal! (Off-Topic!)

Normalde konsept dışı şeyler yazmıyorum, ama görünce dayanamadım.

Marvel Comics'in Secret Cabal'ı Son on Yılın Herolarını seçmişler.

Ve ilk sırada Tony Stark var!

Skandal! (ilk a ince okunacak)

http://marvel.com/news/comicstories.10805.take_10~colon~_heroes_of_the_decade

Pardooon, Iron Man Civil War ile birlikte Marvel evreninde hiç olmaması gereken bir yere gelmiş olabilir, S.H.I.E.L.D.'in başına geçip ABD Başkanıyla sürekli yemek yemeler, Savunma Bakanlığı makam odasının kadife minderli duvarının önünde evrak imzalamalar filan derken kendini olmadığı bir şey, önemli bir adam zannetmiş olabilir, ama bu sizin de aynı yanılgıya düşmenizi gerektirmiyor!

Iron Man, son yayınlanan serisi 35 sayı sürmüş bir kahraman, Invincible Iron Man ise yanlış hatırlamıyorsam 20'li sayılarda. Beğenemeyip sekizinci sıraya koyduğunuz Wolverine ise (kaldı ki kendisinden bir karakter olarak pek de hoşlaşmam) aynı anda hem seksenli sayılara koşan bir seriye, hem de 50.sayısına Merhaba demek üzere olan başka bir seriye sahip, bununla birlikte en az iki aylık periyotlar halinde konusu birbirine benzeyen, çizim olarak ziyadesiyle Avangart One-Shot'lar çıkarıyor. Neden acaba, çünkü Wolverine satıyor, son on yıldır Wolverine kadar çok ekibe dahil olan başka bir karakter daha çıkaramadı Marvel. X-Men'de var, X-Force'da var, Avengers'a bile dahil oldu, Agents of Atlas, Spider Man, Captain America, bunlar sürekli göründüğü serilerden sadece bir kaçı.

Evet, Iron Man'in etkisi belki Civil War sonrasında fazlasıyla artarak Wolverine'in önüne geçmiş olabilir, ama ben Cabal'ın bu kararını tamamen yakında vizyona girecek Iron Man 2 filmi üzerine gerçekleştirilen bir PR çalışması olarak görüyorum.

Üzgünüm.

Tony Stark benim aklımda böyle değil;



















Böyle kalacak;














 Skandal!

Hehe.

30 Aralık 2009 Çarşamba

Nabız 666 - En Heyecan Verici Çizgi Roman Anları 4 - Black Panther ve Krallar Vs. Apocalypse

House of M, belki de son on yılın en iyi Çizgi Roman Eventlerinden biri, bu tartışmasız. HOM ile ilgili esas ilginç olan ise , Marvel'ın What If? geleneğine getirdiği değişik bakış açısı bence. Yani, koskoca bir evreni avuçlarınızın içine alıp istediğiniz gibi eğip büküyor, kimini satranç tahtasından yere atıp kimini diğerinin yerine geçiriyorsunuz. Sıkıldığınızda da herşeyi tek bir hamlede eski haline getiriyorsunuz, bu dönüşümden geriye kalansa değişimi yaşayan karakterlerin hayatlarındaki ve karakterlerindeki dönüşü olmayan değişimler oluyor. Bendis'in burada yaptığı bence tek kelimeyle dahice.

Magneto, House of M ile mutlak hükümdar konumuna gelmeden önce önündeki en büyük engellerden biri olan Apocalypse'i de alaşağı etmişti, Apocalypse de genel hayat felsefesi olarak son derece Darwinist olduğundan yenildikten sonra kendisini Magneto'ya adamış, onun getir götür işlerine, tetikçiliğine bakmaya başlamıştı.

Dünya üzerindeki Direnişçi İnsan Hareketinden rahatsız olan Magneto önce Sabretooth'a, o başarısız olunca da Apocalypse'e T'Challa'yı ortadan kaldırma görevini vermişti. Apocalypse, dünya üzerinde yaşamış en tehlikeli mutantlardan biri Wakanda'ya yaklaşırken T'Challa da boş durmamış, krallar konseyini yardıma çağırmıştı.

Gerisi ve en önemlisi finali, aşağıda;




















 





Apocalypse'in son andaki yüz ifadesini -yirmi senedir çizgi roman okuyorum- hiçbir şeye değişmem. İşte bu yüzden Black Bolt, konuştuğunda lafı dinlenebilecek bir adamdır. (Hehe.)

Nabız 666 - En Heyecan Verici Çizgi Roman Anları 3 - Superboy Prime Vs Green Lantern Corps.

Superboy Prime bence harika bir karakter; hem bu kadar güçlü ve kötü, hem de bu kadar ergen oluşunun dengesi iyi tutturuluyor, kızdığı zaman dünyayı ortadan ikiye bölebilecek, ya da kocaman bir gezegenin üzerine alevden bir S harfi çizebilecek kadar kudretli bir karakterin "Acımadı ki, acımadı ki!" deyişini görmek her zaman başımıza gelmiyor neticede.

Efendim, bildiğiniz üzere Superboy Prime DC Comics'in Identity Crisis'inde 32 adet Green Lantern'ı öldürdükten sonra Guardians of the Universe tarafından yüzlerce Lantern'ın bekçiliğinde Bir Thought Box içerisine kapatılmıştı, gücünü sarı güneş ışınlarından alan bu arkadaşın hücresi, suni bir Kırmızı Güneş devinin yanıbaşında beklemekteyken, DC evreninde olabilecek en kötü şeylerden biri oldu, ve Sinestro War patlak verdi. Sinestro'nun kendi sarı yüzüğünü ve Güç Baterisini yapmasının ardından mümessillik vermeye karar vermesiyle, bu sarı yüzükler evrenin her bir yanında korku yayma içgüdüsüne sahip olan yaşam formlarını bulup onları Sinestro Corps'a dahil etmeye başladı. Ee, Prime da korku yayma konusunda küçük çapta bir ekol olduğu için; yüzüğün onu bulması uzun sürmedi.

İşte yüzüğün onu bulduğu an, Green Lantern : Sinestro Corps Special #1'in aşağıdaki karelerini en heyecan verici çizgi roman anları arasına sokmayı zorunlu kılıyor; tadını çıkartın;




Çocuğun kesinlikle boyama takıntısı var.

Nabız 666 - En Heyecan Verici Çizgi Roman Anları 2 - Phobos, God of Fear Vs Norman Osborn

Dark Reign başladığından beri Marvel evrenini takip edenler için en nefret edilen karakter kimdir diye bir soru sorsak, sorumuzu bitirmeden "Norman Osborn" cevabını alırdık herhalde. Osborn Spider-Man'deki Green Goblin karakterinin naif kötülüğünden sıyrılıp bir komplo adamı olalı çok oldu, artık zengin bir işadamı olup geceleri Örümcek adamı öldürme hayallerinin peşinde koşturan bir ruh hastası olmaktan ziyade; Tommy Lee Jones'a benzetilerek çizilen, ABD'de en üst güvenlik teşkilatı haline gelen (eski S.H.I.E.L.D.) H.A.M.M.E.R'ın başına geçirilen, yurtdışında Power Mad olarak tabir edilen bir Hot Shot.

ve Dark Reign boyunca sizi en çok mutlu eden nedir diye sorarsak tekrardan aynı güruha, %90 oranında "Norman Osborn'un madara edilişi" cevabını alırdık. Ve bu madaraların en güzeli, en dokunaklısı, Ares'in oğlu; Nick Fury'nin çırağı Phobos, namı diğer God of Fear'dan geliyor; Secret Warriors #8'in en efsanevi anları;





















Sonunu tahmin etmek zor olmasa gerek, Normal kelle isterken, Ares oğluna iyi bir dayak vadediyor, yüzündeki gururlu baba ifadesi efsanevi;



















Heh, bu oldukça iyi geldi, değil mi?

28 Aralık 2009 Pazartesi

Eski Güzel Günler! Marvel Comics'den Reklamlar.

Bu haliyle X-Men Forever'ın 2009'da yayınlanan ilk sayısının içinde yer alıyordu 1984 tarihli reklam, 60 cent'e kadar düşen fiyatlarla "2.99, hatta 3.99 nereye, .60 nereye?" dedirtiyor.

Reklam ise, kesinlikle çok başarılı.


Aralık 2009 - En İyi Çizgi Roman Kapağı



Üzgünüm, bu sefer durum kişisel. Uncanny X-Men 516, Magneto'nun dönüşünü müjdeleyen Greg Land kapağıyla Aralık ayının açık ara en iyisi.




Eddy Barrows'un Blackest Night : Superman #3 kapağı ve Brandon Peterson'un Nova #30 kapağı, Magneto bu ay kendini göstermeseydi birincilik için çekişiyor olacaklardı, onu da belirtelim.

Neydim, ne oldum? - Darkhawk!

1991 - Merhaba, ben Chris Powell. 19 yaşındayım, gencim, sorumsuzum. Bir gün neden orada olduğumu hala bilmediğim bir yerde, silahlı adamlardan tırıs tırıs kaçarken bir muska buldum, Sübhaneke okuyup yerine geri koymaya fırsat bulamadan bir de baktım ki Darkhawk olmuşum. Ne oluyor diye hiç yormadım kafamı; atladım, zıpladım, kah sokağımdaki uyuşturucu kaçakçılarını dövdüm, kah muskayı benden almak isteyen kötü adamları. Okulumu bastılar, atladım, babamı kaçırdılar peşlerinden koştum. Hevesliyim, ara sıra "Ne olacak benim halim?" diye bunalıma girsem de, muskamı ve kostümümü seviyorum. Uçamıyorum, ama şahin pençesine benzeyen çengelleri binaların üstlerine, direklere takarak oradan oraya süzülüyorum. En büyük numaram da göğsümden çıkan ışın, yakaladım mı affetmiyorum. Kostümümün özelliklerini öğrenmeye uğraşmayacağım kadar da aptalım.
 
2009 - Merhaba, ben Chris Powell. 19 yaşındayım, halen ergenim ve halen ciddi öfke problemlerim var. Üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen, bir gün evimizin arka bahçesine bir Darkhawk daha düşene dek zırhımın ne işlere yarayabileceği üzerine zerre kafa yormadım. Biri çıkıp da bana neyin ne olduğunu anlatana kadar League of Losers gibi oluşumlarda ekmek peşinde koşarak yıllarımı ziyan ettim. Şimdi taşıdığım tılsımın Galaksilerarası bir Suikast teşkilatının evrende aktif kalan son birkaç temsilcisinden biri olduğunu biliyorum, o galaksi senin; bu galaksi benim geziyorum. Halen dayak yesem de Nova ile kafa kafaya geliyor; Shi'ar veliahtına suikast düzenleyerek galaksiyi karıştırıyorum. Uçuyorum, uçmak ne kelime uzay seyahatleri yapıyorum. Zırhımın birden fazla durum için değişik setleri var, hoop basıyorum switch'e, değiştiriyorum. Hala aptalım, müzmin bekarım, eğer bir gün geri dönebilirsem Dünya'daki evimin arka bahçesinde bana barbekü yapabilecek bir eş arıyorum. Not : G.tümle dağları deviriyorum.

24 Aralık 2009 Perşembe

Thor #605 - "Bana yuğarıdan bağmasın!"

Herkesin en sevdiği kahramanlar listesinde kendine rahatlıkla yer bulabilecek bir arkadaşımız Thor. Gerek Earth-616 evrenindeki soylu duruşu, gerekse Ultimate evrenindeki asi eko-anarşist bakış açısıyla günümüz çizgi roman okurları tarafından sevilmeye çok müsait, üstelik bu kadar sevimli bir karakterden beklenmeyecek kadar da güçlü.

Thor V3'te gelişen olaylar neticesinde Asgard'dan sürgün edilmesine rağmen, halen Asgard orijinli en güçlü karakter olmayı sürdüren Thor, nihayet bekleneni yaparak Doctor Doom'un karşısına dikiliyor.

 Marvel'ın bir sonraki büyük event'i olan "Siege"'in şu an hüküm sürmekteki Cabal'ın iki mensubu tarafından oluşturulan bir "Asgardian Stamford Project" olduğu gözönüne alınacak olursa, Thor serisinde şu anda yaşanmakta olan herşeyin önümüzdeki ocaktan itibaren belirsiz bir süre -en az üç ay- devam edecek olan seriyi etkileyeceği söylenebilir. Thor, zaten ilk sayıdan itibaren takip edilmesi gereken bir seriydi, halen de bu çekiciliğini koruyor.

Thor #605'te Thor, Loki tarafından Latveria'ya taşınmaya ikna edilen Asgard halkı ve Doctor Doom arasındaki "sürtüşmeye" nihayet katılma kararı alıyor, zaten Thor #604'ün sonunda kendisini çekiciyle Doom'un tepesine doğru inerken görmüştük.

Bu sayıda da,

evet, bu sayıda hiçbir şey olmuyor. Thor geliyor, bir kaç çekiç darbesi, son üç sayıda gözümüzün önüne sokulmakta olan bir gizem açığa çıkıyor, ve sayı bitiyor.

Büyük hikayeler başlamadan önce bu tarz sayılar hazırlayıcı nitelikleriyle zorunlu oluyorlar, bunun farkındayım ama sayıyı okuduktan sonra gerçekten ilk defa birkaç sayfa atlayıp atlamadığımı merak etmek için baştan baktım. Hayır, atlanan hiçbir şey yok, Thor #605 bize Thor #606'nın girizgahını vermekten başka bir şey yapmıyor.

Eksik olmasın, bize verdiği iki şey daha var; eski bir atasözünü, Thor için "hatasözü" haline getirerek hatırlatıyor; "Öfkeyle kalkan zararla oturur, Latveria'da bile." İkinci nokta ise, Doctor Doom'un onu bu kadar seviyor olmamıza rağmen ne kadar kompleksli bir karakter olduğu :




Huh.











Bence dergiyi okurken S.O.D'den herhangi bir şarkıyı dinleyebilirsiniz, neticede onlar oldukça kısa oluyorlar.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Tutarsızız Bazen Bazen - Doctor Strange

Efendim belki biliyorsunuz, World War Hulk ve Secret Invasion esnasındaki kötü çocuk faaliyetleri sebebiyle Marvel Evrenindeki en kudretli büyücüyü işaret eden "Sorcerer Supreme" ünvanını kaybetmiş, bu ünvan pek kısa sayılmayacak bir arayıştan sonra The Hood, Dormamnu, Son of Satan ve Doctor Doom gibi adayları "Bunun saçı kısa, bu kel, bunun tipi bir acaip" şeklinde bağaneler kullanarak beğenmemişti. Adayların genel bir görüntüsü New Avengers #53'te şöyle göründü;


 Bu kadar aday arasından Brother Voodoo gibi aslında ilginç olabilecek ama B listesinden bir türlü kurtulamamış bir karakterin seçilmesine ben çok şaşırmıştım.



Tabii, şu an Brother Vodoo'nun "Avenger of the Supernatural : Doctor Voodoo" adlı serisi üçüncü sayının yayınlanmasıyla sürmekte, ve ne yazık ki çok ilginç olaylara gebe olduğunu söyleyemeyeceğim. İlk sayıdaki Dormannu / Doctor Voodoo karşılaşması dışında seride henüz çok ilginç bir olaya tanık olmadım. Marvel editörleri de aynı kanaatte olmalı ki, 2010 Mart ayında yayınlanacak Çizgi Romanlar arasında şu dergi ve açıklama yeralıyor;


THE MYSTIC HANDS OF DR. STRANGE (2010) #1 

  It’s the Sorcerer Supreme versus the magical might of the political terrorist known as the Doktor! Stephen Strange struggles with a decision to help a man crippled by his worst memories! And the Master of the Mystic Arts battles a demon in the streets of New York! All this and more in this all-new, all-action, all-black-and-white one-shot in the spirit of the Mighty Marvel Magazines of yore, but ALL-NOW in style! The magical mayhem never lets up for a moment over these four stories by some of Marvel’s hottest creators! 

 

 

 

 

 

 Evet, gördüğümüz gibi Mart Ayında Doctor Strange Sorcerer Supreme olarak geri dönüyor. Bu gelişme hakkında iki ihtimal var, 

1. Bu sayı ya alternatif gerçeklikte geçen ve Marvel'ın Earth-616 evrenini bağlamayan bir hikaye. 

2. Ya da Doctor Voodoo sandıklarından da sıkıcı çıktı.

Mart'ta göreceğiz.

 



22 Aralık 2009 Salı

Kayıp Hazine Avcıları - Nick Fury, Agent of S.H.I.E.L.D. Vol.1 #3

Günümüzde Çizgi Romanlarda da ana trendi takip edecek şekilde bir dijitalleşme mevcut, Nerd'ler olarak tabletlerle çizilen, üzerinde beş altı değişik layer yaratıldıktan sonra Bilgisayar Teknolojisinin tüm imkanlarıyla mikslendikten sonra oluşturulup Font Programlarıyla kaligrafisi yapılan Çizgi Romanlardan ne kadar hoşlansak da, bazı Çizgi Romanlardan aldığımız keyif teknik kalitesinden bağımsız kalmaya devam ediyor.

Kayıp Hazine Avcıları, temel olarak bu tarz çizgi romanları ele alan bir konsept. Belki çok az kişi tarafından bilinen, belki yayınlandığı sürenin ardından onyılların geçtiği klasikleri, daha doğrusu unutulup bir köşeye konulmuş klasikleri ele alan bir konsept. Ve bu konseptin ilk konuğu da 3 Ağustos 1968 tarihinde Marvel Comics tarafından yayınlanan Nick Fury - Agent of S.H.I.E.L.D Vol.1 #3 oluyor.


Çizgi Romanlarda Golden Age olarak tanımlanan dönemin belki de en belirgin özelliklerinden biri, Mainstream karakterlerin (Superman, Batman, Spider-Man gibi) dışında gelişen Çizgi Romanların, dönemin B Filmlerine olan benzerliği. İşte Nick Fury'nin bu sayısının bana göre efsanevi oluşu da, içeriği ve konusunun ele alınışındaki Gothic etkilerden gelmekte.

Bir kere, kapağında Dolunay'ın altında tüm görkemiyle yükselmekte olan bir şato, bir mezar taşı, amansızca atılan bir kurt ve (yıllar sonra yayınlanacak olan Sandman serisindeki Death karakterine inanılmaz bir şekilde benzeyen) Beyaz perçemli bir kız olan bir çizgi romanın, nasıl bir açılış sayfasına sahip olabileceğini düşünerek başlayabiliriz.

Bir şiir.

Evet, Çizgi Roman ilk sayfasında bir şiir ile açılıyor.







Şiirde anlatılan eski bir İskoç efsanesi, bizi az çok ne ile karşı karşıya kaldığımız konusunda uyarıyor. Bana göre asıl bomba ise, bundan sonraki Splash Page'de yer almakta.











Ve işte, hikayenin adının yer aldığı sayfa;


Artık Nick Fury'nin karşısında İskoçya'da esrarengiz bir şatoda çözülmeyi bekleyen bir gizem, bizim karşımızda ise Lovecraft / Edgar Allan Poe / Scooby Doo kırması bir Epic Horror Tale var, bundan eminiz.

Ayrıntılı çizimler, süslemeler ve şimdiki Çizgi Roman mizanpajının tamamen dışında bir anlatım. Eh, buna bir de Şok edici bir sonu eklersek, Nick Fury #3'ü bulup okumamanız için hiçbir sebep kalmıyor.


Ben; arşivleri bir kurcalayın derim.

Nabız 666 - En Heyecan Verici Çizgi Roman Anları 1 - Thor Vs Iron Man

Belki bilmeyenler vardır, Marvel evreninde süperkahraman nüfusunu ikiye bölen Civil War esnasında Thor v2'nin sonunda yaşanan Ragnarok'un ardından halen ölüydü. Ortalıkta olmayan böylesine güçlü bir karakterin kendi taraflarında olması fikri Reed Richards'ı çok heyecanlandırmış olacak ki, mekanik bir Thor klonu yaratarak onu Registration karşıtlarının üzerine salmıştı. Giant Men'in ölümüyle sonuçlanan bu olay, Richards'ın yarattığı varlığı kontrol edememesinin yarattığı bu trajediyle son bulmuş, Thor klonu da Hercules tarafından acımasızca dövülmüştü.

Daha sonraları, devran değişti, Registration yanlıları Captain America'nın pes etmesiyle kazandılar, Tony Stark S.H.I.E.L.D'in başına getirildi, ve..

Thor döndü. Son Ragnarok'da Asgard'lı tanrıların yaşadığı fasit döngüyü kırmayı başarabilen Thor, v3 ile dünyaya döndü ve Asgard'ı da yanında getirdi.

Blogumda yer alan ilk Heyecan Verici anın Thor'un dönüşü sonrasında Iron Man ile karşılaştığı ana ait olmasından çok memnunum, bakalım okuyan herkesi benim kadar heyecanlandıracak mı?

Before;








And After;



Olivier Coupiel'in çizimleri gerçekten inanılmaz.

Dark Avengers # 12 - "Scarlet Witch hakkında olanları biliyor musunuz? O hiçbir şeydi.."

Evet, Dark Avengers başlangıcından beri ilgimi çekmeye devam eden bir seri, her ne kadar Sentry gibi Godlike bir karakteri Norman Osborne'un yanında görmekten zerre kadar hoşlanmasam da, olay örgüsü ve kurgusuyla serinin çok iyi taşındığını söylemem şart.

Uzun bir süredir ortada görünmeyen Molecule Man tarafından tarumar edilmiş olan Dark Avengers ekibinin külleri ortalığa saçılırken, H.A.M.M.E.R.'ın Norman'ın ardından ikinci ismi olan Victoria Hand Helicarrier ile gelip Molecule Man'e ABD'nin teslim olduğunu açıklıyor. Daha sonra Ms.Hand'in (Ki kendisi çok ilginç bir karakter, adının Hand olması bir yana, beklenmedik zamanlarda beklenmedik tepkiler gösterebiliyor, Bendis tarafından öylesine hikayenin göbeğine eklendiğini düşünmüyorum) Molecule Man A.k.a Owen Reese tarafından kademe kademe soyulmasına şahitlik ediyoruz, üzerinde herhangi bir silah olmadığından emin olmak isteyen Reese ergen okuyuculara da hafiften bir selam çakıyor.

Molekülleri kontrol edebilen biri , tüm dünyayı kontrol edebilir düşüncesinin hakim olduğu son iki Dark Avengers sayısında artık herkesin kafasına kazınmıştı. Bu sayıda sözkonusu paradigmaya yeni bir değişken daha ekleniyor, molekülleri kontrol edebilen birinin karşısına, molekülleri kontrol edebildiğini farkeden başka biri çıkarsa ne olur?



Dark Avengers #12, bu ilginç soruya tam olarak cevap vermese de, okuyucularına heyecanlı bir ifadeyle göz kırpıyor. Dark Avengers #13'ün kapağı, "The Secret of Sentry?" resim altı yazısıyla yayınlandı bile. Sentry, halihazırda hakkında bir çok tartışma olan bir karakter, Bendis tarafından neden Marvel evreninde böylesine önemli bir yere getirildiğinden tutun da, yıllar yılı bitmeyen telif hakkı mücadelelerinin neticesinde Marvel'da kalan Miracleman /Marvelman'ın Marvel evrenine eklenebilmesi için yaratılmış bir alter-ego olduğunu söyleyenler bile mevcut. Bu konuda Siege bitmeden uygun bir cevap alabileceğimizi düşünüyorum.

Bana kalırsa bu sayının en güzel tarafı; Greg Horn'un Molecule Man dünyasındaki Osborn ve Sentry'yi çizdiği 2,3 ve 8. sayfalar. Horn'un stili Alex Ross'un kahramanlarının üzerinde güneş parlatamadığı bir evrendeki hali gibi, etkileyici. Mike Deodato'nun ilk sayılarda alışmakta zorlandığım çizimleri ise, serinin Siege sonrasında bitmesi halinde kendisini özletecek cinsten.



Belki de en ilginç sürpriz ise, sayının son sayfasında bas bas bağırıyor, Marvel evrenini Dark Reign'den Siege'e taşıyan tüm olayların altında yatan motivasyon, son sayfada kendisini dışa vuruyor, hem de Norman Osborn'un dizginlerini sıkıca tutmuş bir şekilde!

Dark Avengers #12, Siege'nin en iyi bir kaç kitabından biri olan Dark Avengers serisinin hakkını veren, sürükleyici bir sayı. Böyle olunca da, dört yıldızı hakediyor.












Dark Avengers #12'yi okurken, Tool'un 10000 Days albümünü dinlemek iyi bir fikir gibi görünüyor.